TÜRK FUTBOLU: BİR DÜŞÜŞ HİKAYESİ

 Türk futbolu, bir zamanlar Avrupa’yı titreten bir güç, yıldızlar ile dolu bir gökyüzüydü. Doksanlı yıllarda Galatasaray’ın Avrupa Kupası Finali, Milli Takım’ın Avrupa Şampiyonası üçüncülüğü gibi başarılar hafızalara kazınmıştı. Fakat son yıllarda bu parlak tablo yerini hüzünlü bir sessizliğe bıraktı. Peki, Türk futbolu neden bu kadar geriledi? Türk futbolunun düşüş hikayesini inceleyelim.

Arda Turan, Hamit Altıntop ve Hakan Çalhanoğlu gibi yıldızlar Avrupa’da büyük başarılara imza attı. Türkiye’de en büyük sorunlardan bir tanesi, takımların sürekli futbolcu yetiştiremiyor olmasıdır. Bunun iki nedeni olabilir. İrsi olarak Türkler futbola yatkın değildir ya da alt yapı tesisleri ve antrenörleri yetersizdir.

Yetersiz altyapı tesisleri ve kalitesiz antrenör yetiştirme programları, Türk futbolunun en büyük sorunlarından biri. Modern tesisler ve donanımlı antrenörler olmadan, genç yeteneklerin potansiyellerini tam olarak geliştirmeleri imkansızdır. Bu durumdan dolayı, Avrupa’daki rakiplerimizle aramızdaki makas gittikçe açılıyor.

Bunun yanı sıra futbol sahası siyasi çekişmelerin ve rant anlayışlarının arenası değildir. Kulüpler liyakatten ziyade siyasi bağlantılar ile yönetiliyor. Bu durum futbolu zehirleyen bir yara gibidir. Siyasetin futboldan uzaklaştırılması ve liyakatin ön plana çıkması hayati önem taşımaktadır.

Çoğu kulüp büyük borç yükü altında eziliyor. Hatalı gelir yönetimi ve planlama eksikliği kulüpleri mali çöküşün eşiğine sürüklemektedir. Bu durumdan dolayı transfer yasakları doğmaktadır. Mali kontrol yapamayan kulüpler borç batağına sürüklenmekte ve birçok kulüp bu durumdan kapanmaktadır.

Örneğin Kayseri Erciyesspor, 2017-2018 sezonunda Bölgesel Amatör Lig'e düştükten sonra mali sıkıntılardan dolayı kapanmış, kulübün tesisleri Süper Lig ekibi Kayserispor’a devredilmiştir. Bunun yanı sıra Türk Futbolunun en büyük yaralarından bir tanesi 2010 yılında gerçekleşmiştir. Adana Demirspor’un başkanlığını yapan Bekir Çınar, iş hayatındaki sıkıntılar ve kulüp borçlarından dolayı 16 Ağustos 2010 yılında oturduğu apartmanın yangın merdiveninde kendini mavi lacivertli iple asarak intihar etmiştir.

Kulüplerin kötü yönetimi birçok yola çıkmaktadır. Bunu toparlayıp düzeltmesi gereken kişiler sadece en üst mevkidekiler değil, tepeden tırnağa herkesin çabası gerekmektedir. Bugün bakıldığında Süper Lig’de kıyasıya şampiyonluk mücadelesi veren iki takım, Galatasaray ve Fenerbahçe. Son yıllarda eşi benzeri görülmez olaylara futbolseverler olarak şahit olmaktayız. Hakemler, iki takımdan, yöneticilerinden belki de taraftarlardan bile çekindiği için bu iki takımın maçlarında karar vermekte zorlanmaktadırlar. Bu iki takımın karşısında mücadele veren Anadolu Kulüpleri, haksız kararlar karşısında ezilmekte hatta ve hatta küme düşme potasına itilmektedir.

Bunlarla beraber gelen bazı faktörler vardır. Örneğin, futboldan soğuyan taraftarlar, stadyumların boşalmasına ve coşkunun kaybolmasına neden olmaktadır. Bu durum, futbola ilgiyi azaltıyor ve gelirlerinde düşmesine yol açıyor. Taraftarlar ile iletişimi güçlendirmek ve futbola olan ilgiyi arttırma çalışmaları yapılması gerekiyor. Eskiden taraftarlar takımlarını hiçbir koşulda yalnız bırakmazken, şimdiki taraftarlar pahalı localarda zengin taraftarlarını ağırlamaktadır.

Türk futbolunda ki bu sorunlar çözülerek yeniden yükselişe geçebilir. Altyapıya yatırım yapmak, siyasetin futboldan uzaklaştırılması, mali disiplin sağlamak ve taraftarlarla iletişimi güçlendirmek gibi adımlar atılarak Türk futbolu yeniden Avrupa’da bir güç haline dönüşebilir. Unutmayalım ki her şeye rağmen bir umut daima vardır. Belki de bir gün Türk futbolu parlak geçmişine tekrar döner ve yeni başarı hikayeleriyle hafızalara kazınır.

TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR. (G. Mustafa Kemal Atatürk)

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar